Sayfalar

13 Ekim 2010 Çarşamba

Venedik...





Venedik… Hayallerimin sehri.. Dunyada gormeyi en fazla istedigim ve bana gore en romantik sehir.. Gezimizin baslangic sehri..

Milano havaalanina indik ,oradan yaklasik 3 saatlik bir otobus yolculugunun ardindan Venedik’e geldik. Sanki Adapazari-Duzce otobani gibi bir yol, hic bir farki yok. Etraf tarlalar arada bir bir iki fabrika o kadar. Hatta bazi yerlerde sanki gorunen cok yer varmis gibi yolun kenarina yuksek duvarlar yapmislar. Bu arada unutmadan degineyim, Milano havaalaninda ucaktan indik valizlere gidiyoruz etrafta insaat yikintilari. Yahu sen AB ulkesi olmussun, dis hatlar terminalin bu kadar mi bakimsiz olur.. Cik.. cik.. cikk..Bizimkisi gayet tertipli guzeldi.

Neyse geldik Venedik’e daha dogrusu Venedik’e gidebilmek icin binecegimiz Vapuretto’ya.. Tur sirketi bir tekne kiralamis ona bindik ve 20-30 dakika surecek bir yolculuga basladik. Tabi bu arada fotograf makinalari hazir.. Yanindan gectigimiz herseyi cekiyoruz.. Daha dogrusu Pinar ve Havva cekiyor biz Gulsum’le daha cok poz verdik tatil boyunca..:P Gelmisiz Italya’ya herseyi gormemiz kaydetmemiz lazim..
Eveett sonunda Venedik’e ayak bastik.. 120 adadan olusan bir sehir toplamda 440 tane kopru varmis.. Kopru deyince gozunuzde buyutmeyin 10 basamak cikip 10 basamak indiginiz arasinda 2 metrelik su bulunan parcalari birlestiren yapilar bunlar. Turumuza basliyoruz. Rehberimizin en buyuk eksigi elinde bir mikrofon ya da bizlere verecegi kulakliklar yok..:( Dolayisiyla anlattiklarini duyabilmek icin dibinde yer almaniz gerekiyor ki bu da 50 kisilik bir grupta zor oluyor. Turla giderseniz kesinlikle bu detayi konusun. Olmasi zorunlu olmali bazi rehberler takmak istemiyormus..

Once San Marco Meydani na gidiyoruz. Vapuretto ile meydanin arasi yurume 1 dakika ama ada olarak sayarsan 5 ada filan.. Rehber bulusacagimiz yeri tarif ederken ‘San Marco Meydani’ndan itibaren 5. adada bulusuyoruz’ demisti de cok uzak degil mi diye dusunmustum. Meger meydandan el sallasam gorulecek mesafeymis..
Meydana gidene kadar arada Dukler Sarayi ve Ic Cekme koprusu var.. Ic Cekme Koprusunun hikayesi cok fena.. Bu kopru iki bina arasinda kaliyor ve bu iki binadan biri Mahkeme digeri de Hapishane.. Yani mahkum olan kisiler bu kopruden gecerken son defa gun isigini ve ailelerini goruyorlar. Sonrasinda da hapishane kosullari ve nem dolayisiyla 6-7 ay yasiyorlarmis… Gitmeden de okumustum ama orda gormek ve hikayeyi tekrar dinlemek daha bi fena yapti beni.. Bu arada o hapishaneden olmeden cikan bir Kazanova varmis.. Valinin karisi mi kizi mi ne sayesinde..:)
Dukler Sarayi.. Hayal alemine daldigim noktalardan biri.. Boyle bina boydan boya balkonla kapli. Sonra ortasinda daha buyuk bir pencere ve alan var, hani ortacagda balkona cikip halki selamlarlar ya o sahne iste karsimda...Kocaman balo salonunda bunalip balkona kacmis boyle kabarik elbiseli bayanlar ve peslerindeki erkekler...

Meydan’da Kilise, Saat Kulesi ve Can Kulesi var. Genelde kiliseler bu sekilde oluyormus. Uc binadan olusuyorlar.. Saat kulesi yerine cogunlukta Vaftizhane binasi olabiliyor. Bazen de vaftizhane kilise binasinda oluyor.. Kilisenin icine girmek icin baya bir sira vardi biz de onu ikinci gune biraktik ki ben yine giremedim neymis kiyafetim uygun degilmis...Uzerimde sort ve askili bady vardi.

Evet panoramik tur bitti ve sira geldi kendi gezimize.. Duvarlarda hep San Marco ve Rialto diye yaziyor. Kaybolmak imkansiz yani.. Daracik sokaklar, her yerde minik kopruler ve kesinlikle kotu bir koku yok hicbir yerde.. Tum dukkanlarda mutlaka maskeler var.. Buzdolabi susleri, normal boyutlarda maskeler, duvar susleri, kocaman olanlari ve tabi her fiyatta var.. 2E dan 300E’ya kadar degisiyor.. Hadi bir yemek yiyelim dedik.. Ama bir yandan da gezecegiz ya hemen yiyelim dedik. Rehberden de ogrenmisiz “ No Coperto(arti masa filan ucreti vermeyiz), non-mayale(Domuz eti olmasin)” bu ikisiyle anlasiyoruz. Pizza istedik, 4 cesit. Guzeldi ama gercek Italyan pizzalari boyle cok once oluyor bizimkisi biraz cakma idi. Neyse yedik, kalktik. Bugun kesif gunu tum yerleri geziyoruz ertesi gun serbest gunumuz oldugundan asil gezi o zaman. Butun sokaklara girdik desem yalan olur cunku imkansiz ama yarisindan fazlasini dolanmisizdir. Tabi aksam bulusma saatinde herkes mahvolmus gezmekten, bir an once otele gidelim derdindeyiz. Geldik otelimize.. Base to Work ismi..
Guzel bir oteldi meger Venedik’teki, adanin disi tabi, en luks otellerden bir tanesiymis..
Calisanlar gercekten iyiydi ve otel temizdi. Sabah kahvaltisi da iyiydi ama bostu diyebilirim. Hicbirsey yok, tek cesit peynir, domuz salami,terayagi, recel bi de misir gevregi bu kadar..
Zeytin yok,domates yok, salatalik yok.. Tamam bizimki kadar zengin bir kayvalti beklemiyorum ama Akdeniz ulkesi degil mi bunlarda, cok fenaydi.. Misir gevregi ile yaptim kahvaltiyi. Ilk gun biz acemi ciktik ama sonraki gunler turdaki digerlerinden ogrenip ekmeklerle sandvic yaptik oglen atistirmaya..:)
Kahvaltidan sonra ciktik Venedik’te kendi turumuza.. Once otelden trene kadar taksiyle gittik. Taksici Turkiye’de kalmis bir sure ama kucukmus pek hatirlamiyor.
Tren istasyonunda biletimizi aldik daha vaktimiz var. Karsisindaki kafeye oturduk ve birer icecek aldik soguk bisilerdi ama hatirlamiyorum simdi ne oldugunu. Guzeldi onu hatirliyorum..
En son trene az kalmis, o arada arka masamiza gelmis Italyanlar oturmus bizim hangi ulkeden oldugumuzu anlamaya calisiyorlar. Aralarinda konusuyorlar. Eh o kadar Ispanyolcaya gitmisim az bucuk ne dediklerini anlayabiliyorum..:) Ama Turk oldugumuzu anlayamadilar. Biz de pas vermedik cok da yakisikli degildiler. Halen o yakisikli italyan erkeklerini goremedik bu arada.. Hesap isteyecegiz elimizde bi tane rehber var actik en arkada yaziyor, hemen dedim „Kuanta costa“. Arka masadakiler vaayy dedi garsonda hesabi getirdi tabi sasirdilar bizim hesabi italyanca istememize. Ama bence yabanci bir ulkedeysen az bucuk da onlarin dilinde bisiler soyleyebilmelisin. Tesekkur etme, selam verme ya da bunun gibi..
Trene biniverdik, nerde inecegimizi bilmiyoruz tabi..:) Yandaki iki hatun baktim ingilizce konusuyor ve Venedik’e gidiyor. Tamamdir kizlar dedim bu yandakiler nerde iniyosa biz de orda iniyoruz. Kulaklarim iyi duyar da biraz.. Hem konusup hem etrafi dinleyebilirim..:)
Vee Venedik’te kendi turumuz.. Bir onceki gun gezdigimizden cogu sokagi biliyorduk. Aklimizda bir kac sey vardi: Maske alacagiz, Gondola binecegiz, Makarna yiyecegiz, Rialto Koprusu’ne cikacagiz ve tabi bol bol fotograf cekecegiz..
Sokaklarda bir suru foto cektik, makarnamizi da yedik. Sonra dondurmalarimizla pazara girdik. Sebze pazari gibi.. Arada bir kac tane de olsa Italyan yakisiklilarina rastlamaya basladik heh tamamdir dedik iste Italya hakkinda soylenenler dogruymus, daha sonra Roma ve Floransa’da yanildigimizi anlayacagiz tabi.. Maskelerimizi aldik ve tabi ara sokagin birine girip tek tek pozlar verip foto cektik. Magnetlerimizi de aldik, Havva ile Pinar dolaba takmak icin minik maskeler alirken biz etrafa poz verdik Gulsum’le. Ama simdi biz onlari bulmus cekiyoruz onlarda bizim gibi guzeli bulmus fotograflamak istemisler hevesleri kursaklarinda mi kalsin. Ayip di mi?..:D KArsilikli fotograflarimizi cektik ama cok da pas vermiyoruz hala daha onumuzde Roma ve Floransa var.. Roma da Ispanyol merdivenleri var.. Ahh ahh oralara gidince Gulsum’le biz Venedik’e geri donuyoruz dedik ama olmadi.. Italya’nin yakisiklilari Venedikteydi, digerlerinde yok kimseler…
Venedik’te maskelerle beraber bir hafta boyunca festival oluyormus ama 14 Subat haftasinda yani kisin. O zamanda cok guzel oluyormus belki birgun sevgilimle gider hem 14 Subat’I hem festivali Venedik’te gorurum..
Rialto Koprusu, Venedik’te bozulmadan kalmis en eski ve en buyuk kopru. Bir tek o kalmis ve gercekten buyuk bir kopru, yani digerlerine bakinca oyle.. Basamaklardan cikarken kenarda dukkanlar var. Sonra ustu cok kalabalik herkes fotograflar cekiyor, etrafi inceliyor, altimizdan gondollar geciyor..
Artik aksam olmak uzere vapuretto gecenin cok gec saatlerine kadar calisiyor ama tren icin aynisi gecerli degil ve bizim trene de yetismemiz lazim.. Gondolcularla pazarlik yapin dediler ama artik pazarlik yapmiyorlar hepsinde ayni fiyat. Bir tanesini sectik ve bindik. Binerken gezdirecegi bolgeye iyi bakin. Normali 40 dakika filan suruyor ve genis bir alanda geziyor. Bazilari daha arkalardan 20-25 dakika da bitiriyormus turu daha ucuza gezdiriyorlarmis. Oraya kadar gitmissiniz cok da pintilik yapmayin, buyuk kanaldan, Rialto’nun onunden bir de gondolla gecin..
Gondol turundan sonra vapuretto ile tekrar karaya gidiyoruz.Eger diger adalari da gezecegim vaktim bol diyorsaniz gunluk biletler var vapuretto icin. Istediginiz kadar inip binebiliyorsunuz. Biz almadik karada yuruyerek dolandik. Sadece karsi adada bir tane buyuk sanat muzesi gibi birsey vardi onda aklim kaldi ama zaten gezmek istesemde vakit yoktu. Hemen indigimiz yer zaten tren istasyonu ve trenin kalkisina 5 dakika var ama bilet giseleri kapatilmis. Insan yok, makinalardan almamiz gerekiyor ama makina begenmiyor bizim parayi. Yanimizdaki baska bir adamin parasini yutmus, para ustu vermemis. Biletsiz biniyoruz cezayi oderiz diyerek, ki cezasi 150E imis.. Inecegimiz yere kadar simdi kontrol edecekler diye yuregim agzimda bekledim ama kimse kontrol falan etmedi..:) Biletsiz bindik trene..:)
Vee oteldeyiz, dus alip kut yattik.. Ertesi gun Floransa’ya hareket yine sabahin erken saatinde… Floransa yazisinda gorusmek uzere…

27 Eylül 2010 Pazartesi

Sonbahari sevmiyorum...




Bugunlerde uzerimde bir umursamazlik var sanki.. Ben mi kurtaracagim dunyayi diye dolasip duruyorum.. Isde de boyle ozelde de.. Hersey olacagina varir diyenleri dinleyecegim biraz da.. Ne kadar sen mudahale etmezsen olacagi degistirme imkanin da olmaz diyenlerden olsam da.. Etrafi dinlemeye karar verdim.. Zaten sonbahar geldi hic sevmem ben sonbahari.. Ne sicak olur ne soguk, zaten sogugu da sevmem ben.. Hep ayz olsa niye kis gelmedi demem sanirim.. Belki de kisi yasayabildigim icin bu dusuncem ama yine de ben yaz mevsimini seviyorum..

IS hayati.. Bazilarinin buyuk bir ozlemle bekledigi hayat.. Evet cok guzel yanlari var.. Bir kere kendi parami kazandigim icin harcarken kimseye birsey sormak zorunda ya da hicbir seyi dusunmek zorunda degilim.. Sonra yeni bir ortam, yeni arkadaslar,yeni topluluklar.. O cok merak ettigim toplantilarda neler konusuldugunu artik biliyorum bazen yeter artik toplanti yapmaktan biktim diyesim geliyor.. KEndi masam var, uzerinde hicbir fotograf olmayan ama tamamen bana ait bir masa.. UZerinde renkli kalemler, defterler, yanlarda asili siirler olan yesil bir masa.. Sonra isimde iyiyim ve bunun farkindalar.. Bir de kotu taraflari var, mesela ne kadar fazla is yaparsam o kadar daha fazlasini istiyorlar. Sorumlulugu ben aldikca insanlar kose bucak sorumluluk almaktan kaciyorlar. Ben de birakinca isler sarpa sariyor ve sonuc olarak bana " herkes cok duzenli olamiyor, sen biraz duzeni tuttursan onlar uzerinde de iyi olur" deniyor. Iyi de ben de onlarin seviyesindeysem eger neden ben alayim sorumlulugu bunun basa birsey kazandirdigini gosterin ki bend e fazlasini yapayim.. Yoksa yapmiyorum arkadsim ben de.. Ben miyim elin enayisi..
Ahh bir de ilk defa buraya ayziyorum yeni is arayislarina ciddi olarak basladim.. Burda rahat calisiyorum disarisi belki daha yogun tempoda calistiriyor denebilir ama ben burda da yeteri kadar yogun calisiyorum digerlerine gore.. Millet saat 10 dais basi yaparken ben 9 da masamda oturuyorum.
Is meselesinde daha saatlerce yazabilirim ama bu kadari yeterli bugunluk..:)

Geleyim ozel hayata.. Ben kendi basima yasamayi hareket etmeyi seven bir tipim. Aileme ayri eve cikmayi istedigimi soyledigimde annem "evlenmedn olmaz" diyor. Iyi de benim istedigim kendi basima yasayabilmek biriyle evi paylasmayi istesem zaten ailemden ayrilmam deli miyim ben yemege, temizlige, ev isine karismadigim yerden cikip baska eve gecmeyi isteyeyim. Ama beni anlamiyorlar. Aaa bir de artik yasim gelmis zaten evlenmem de gerekirmis, ilerde boyle olmazmis, insanin cocugu da olmaliymis.. Herkesin kendine gore vardir bir plani neden bu tur dayatmalara gidiliyor ki.. Ben istemiyorum evlenmek filan, etrafimda bir tane mutlu ama gercekten evli oldugu icin mutlu bir cift yok ki.. Ben boyle mutluyken neden birine bagli bir hayata gecis yapayim ki zaten etrafta buna degecek kimse de yok, en azindan benim icin yok.. Acaba anlasmali evlilik yapabilecegim birini bulabilir miyim? Hani ev arkadasi gibi mesela.. Etraf evli bilir ama ben hayatimi yasarim ama o da olamz gece disari ciksam sen evli bir kadinsina doner bu defa laf.. Off off.. Ne yapacagim ben yaaa..
Cok bunladim bu ara.. 29 Ekim'de KApadokya'ya gidiyorum bu arada.. Umarim guzel gecer..:)

13 Eylül 2010 Pazartesi

Sanal Alem ve Cocuk...




Bilgisayar ve sanal alem… Cagimizin vazgecilmezi oldular..
Internette hersey var… Maddi manevi gercekten hersey bulunabiliyor.. Abartma diyenlere abartmiyorum diyebiliyorum.. Arayan mevlasini da belasini da bulur..
Benim de her an elimin altinda olmasini istedigim birsey bu..
Ama kullanim amaci ve kullanimda dikkat edilmesi gerekenler var.. Ozellikle anne babalara cok fazla is dusuyor bu konuda.. Cunku cocuklar icin de hem yararli hem zararli hersey var internette…
Bilgisayarin ve internetin bana kazandirdigi bir cok sey var.. En onemlisi asla vazgecmeyecegim dostluklarim oldu.. Bircogunu gordum tanidim ama henuz yuzunu gormesemde cok sevdigim kisileri de tanidim bu sanal alem sayesinde…
Ama kullanima gore verdigi zararlari da hergun goruyoruz.. Her gun bir programda internetten tanistigi kisiye kacan bayanlarin basina gelenleri okuyoruz..
Bunun yaninda ailelerin bilincsiz ya da duyarsiz olmasi da var..En basitinden kendi teyzemi ornek vereyim.. Iki tane kizi var biri 14 yasinda henuz ama asi genclik tabirine uyanlardan.. En son bunun bilgisayarini elime gecirdigimde MSN yazismalarini gizliden aldim.. Bu arada teyzemler evde masaustu bilgisayar varken bir de ustune Laptop aldilar..Yaptigim yanlis da olsa o henuz 14 yasinda ve hareketleri hakkinda bilgi saibi olmak zorundayiz, bunu ona belli etmeden yapmak gerekir ama. Neyse ben teyzeme bile soylemeden basladim okumaya ama ne bulursun.. Bizim kiz asmis kendini.. Teyzemle oturup konustum.. Dedim teyze kizini kontrol etmek zorundasin, durum budur. Ne yapayim dedi ben de interneti kisitla dedim teyzemin cevabi „ Ama odevleri icin gerekiyor“. Simdiki ogretmenler de bir alem birinci sinif ogrencisinden istedikleri odev „ Git bu fisleri bilgisayarda yaz ciktisini al getir“, biraz buyuk siniftan istenen “Kurtulus savasini internetten arastir, ciktisini al getir“. Bu nedir yaaa, boyle odev mi olur.. Biz ansiklopedilerden okurduk sayfa karistirir kutuphaneye giderdik.. Simdiki cocuklar ya direk evden ansiklopedi yerine web sayfasi dolasiyor ya da kutuphane yerine internet kafeye gidiyor. Sistem zaten bozuldu iyice zivanadan cikiyor..
Henuz bir ebeveyn degilim ama bir gun olursam eger cocuga liseye kadar bilgisayar ve internet yok. Cocuk oldugunu anlasin, kossun, atlasin,ziplasin, top oynasin. He illa odev mi var mecbur mu tabi ki kullanabilir, ben sonradan onun o bilgisayarda neler yaptigina bakabilirim. Simdiki anne babalar aman ben anlamiyorum deyip isin kolayina kaciyorlar. Anlamiyor olabilirsiniz ama her anne-baba cocugunu tanir, biraz supheleniyorsaniz cocuk odev arastirirken anlamasaniz da cocugun yaninda oturun. Guvensizlikse adi oyle olsun. Cocuk da olsa herkesin bir ozel hayati tabi ki vardir ama belli bir yasa kadar anne-babalarin bu ozel hayattan haberdar olmasindan yanayim. Bunu cocuga belli etmeden yapabilmek en guzeli boylece aradaki guveni saglamak cok daha kolay olur..
Internet bilincli kullanildiginda size cok buyuk artilar saglar.. Ama bunun yaninda bilincsiz kullanildiginda da iyi-kotu herseyin kesfedilmesini de saglar.. Biraz dikkat lutfen!!!

Kagit - Kalem dostlugu...




Uzun zamandir kagida kaleme dokunmuyorum.. Su anda bile dokunmuyorum, bilgisayar basinda tikir tikir yaziyorum bu yaziyi ki ben birseyler yazacaksam illa kagit kalem kullananlardandim bir zamanlar.. Ama duruma ayak uydurma boyle oluyor iste..
Bilgisayar muhendisi olmama ragmen bilgisayarin kullanim amacini astigini dusunenlerdenim.. -Sanirim bugun biraz kendimi anlatma gunum- Katlaniverirsiniz ama di mi birazcik..:)

Off nerden baslasam neler anlatsam hic bir plan yok. Aklima geleni yazacagim, daldan dala atlamissin kizim diyebilirsiniz cunku sanirim oyle olacak..

Evet kagit kalem olayi ne zaman degisti de klavye parmak olayina dondu?? Sanirim evimizden tasininca oldu bu olay.. Bizim evimiz yikildi ve yeni sehir duzenine ayak uydurmak icin yenileniyor su siralar.. Oysa bizim ne guzel kooocaman balkonlu bir teras katimiz vardi, aile apartmanimiz, tum sokagi tanidigimiz komsularimiz.. Simdi 7 daireli apartmanimiz olacak 11 daire ve birbirini tanimayan sabahlari gunaydin bile demeyen insanlar... Su siralar gecici olarak oturdugumuz evdeyse tam bir duzenim yok yani tum esyalarim benim duzenimde degil.. Mesela kitaplarimin cogu kutularda, sonra gunluklerim de ayni kolilerde ve yazi yazdigim defterlerim de.. Disarida olan da var ama digerleri olmayinca onu da elime almak gelmiyor icimden.. Sanki boyle tum kitaplarimi, yazilarimin oldugu defterlerimi birarada gormeliyim yoksa olmuyor.. Bu da yeni eve tasinip tekrardan duzenimi kurana kadar mumkun olmayacak gibi duruyor..:(
Onun icin simdilik klavye-parmak olayina devam durumlarindayim anlayacaginiz ki bu da bana kagit kalem zevkini vermiyor.. Kagit kalem ile yazarken bir de bilgisayara geciyordum belki zorluk oluyordu ama bana daha kalici geliyordu... Bilgisayara yazilanlar o kadar kalici degilmis sanki her an kaybolabilirmis gibi geliyor..
Halbuki ben bilgisayar muhendisiyim di mi?? Bilgisayarim cokse bile icindekileri kurtarabilirim ama olsun sevmiyorum o kadar bilgisayari.. Aileme -daha cok teyzelerime- cocuklara bilgisayar almamalarini tembihliyorum ama nerdeeee herkes isin kolayinda neyse bunu baska bir yaziya yazayim...
Yeni eve kadar yazilar bigisayarda yazilmaya devam edecek ve ara ara deftere aktarilacak..Kagidin kokusunu kalemin elime bulasmasini seviyorum ben.. Bilgisayardan kitap okuyamayanlardanim.. Hatta forumdaki hikayelerini bile ciktilarini aliyorum zaman zaman..:)

13 Ağustos 2010 Cuma

Prensimi beklerken...




Ver elini İstanbul gezelim senle şöyle bir
Anlatacaklarım var sana, kulelerine ve çınarlarına
Bir kızı sevdim İstanbul ben ona o kırmızıya hayran
Sen kazan ben kepçe dönüyorum sokaklarında peşi sıra

Yedi tepeli kadim dostum benim
Büyüksün bilirim
Yap bir büyüklük düğümle şunun yollarını kapıma

Bana inan İstanbul tükeniyorum inceden
Bilseydim aşk böyle bir şeymiş, seviyorum der miydim önceden
Bir sızı geçmiyor İstanbul bir de sözüm geçmiyor ona
Sözüm ona sevmeyecekmiş beni günlerdir her sözüm ona

Yedi tepeli kadim dostum benim
Büyüksün bilirim
Yap bir büyüklük düğümle şunun yollarını kapıma

Düşün ki boğazına dizilmiş söylemeye yeltendiğin her söz
Mecalin yok, mecnunsun, yanıyorsun ilk defa
Düşüm orda İstanbul bir yerinde uyuyor
Yap bir büyüklük düğümle şunun yollarını kapıma

Ozer Atik- Ver Elini Istanbul..

Bugun bir sarki ile baslayayim dedim yazima.. Sarkiyi iki gundur evirip cevirip dinliyorum.. Cok sevdim, hem sozlerinden hem de icinde Istanbul gectiginden baya hosuma gitti.. Istanbul benim yasamayi tercih ettigim tek sehir. Mecbur olmadigim surece baska bir sehirde yasayabilecegimi sanmiyorum.. Denizi, havasi, her turden insani, gezecegim issiz ve de acayip kalabalik mekanlari ve de trafigi.. Herseyiyle seviyorum ben bu sehri.. Sarkida da erkek kiza asik olmus Istanbul’dan yardim istiyor..
Ahh ahh dun arkadas bu sarkiyi bana yollayinca dedim ki „ Ya canim bir gun biri gelip de bana boyle bir sarki soyler mi??“ Yine romantik damarim tuttu kendime bu sarkiyla serenat yapildigi hayallerine daldim ki cabuk ciktim.. Cunku arkadas “valla bana bu sarkiyi gelsin soylesin aninda taparim” dedi. Ben de “yok yok buyuk konusma elektrik olmazsa sarki da hayr etmez” dedim.. Neyse ama yine de benim hayalimde bana bu sarkiyi soyleyenle benim elektrik tutuyor, sorun yok yani..
Bu ara pek bir hayalci oldum, sicak mi basima vurdu, yaz geldigini benim bunye yeni mi anladi ne... Boyle icimde kelebekler ucusacak ama yolu bilemiyorlar..:))

Bu sabah arabamla beraber kolumu da cizdim baya bi ama umrumda degil, actim sarkimi dinliyorum ve hala bekliyorum iflah olmaz bir romantik olarak kapima gelecek beyaz atli prensimi.. Tamam bu devirde beyaz at olmaz ama prens olsa hic fena olmaz..:))


En sevdigim satir “Yap bir büyüklük düğümle şunun yollarını kapıma” bunu tekrarlayip duruyorum iste.. Dugumlesene Istanbul artik sunun yollarini kapima.. Bi buyukluk de sen yap artik bana…

9 Ağustos 2010 Pazartesi

Degisimlere acik olmak lazimmis...




Ben degisimlere acik bir insan degilim galiba..(Yeni mi anladin bunu diyene ‚hayir ama anca itiraf edebiliyorum’ diyorum).. Neden bilemedim ama artik biraz degisiklik ise yarar..Ya da yaramasi lazim artik..
Gayet sabirliyimdir ve bir seye takildim mi heh budur deyip yillarca degistirmem.. Mesela dun kozmetik dukkanina gittim. Fondotenim bitiyor yenisini alacagim. Kendiminkine bir baktim varmis etrafindakilere de bakiyorum, kiz geldi ‘bakin bu da ayni markanin yeni urunu, kampanyali oldugu icin daha uygun fiyatli ve yuzunuze de daha uygun’ dedi. Evirdim cevirdim baktim, elime surdum bi daha baktim( Satan kizin yerinde olsam hadi ya aliyorsan al almiyorsan alma derdim kesin. Ama iste bu yuzden satis elemani olan ben degilim o. Onun isi orda bana urunu begendirebilmek ve sabirla beklemek. Comez cadiyim bu aralar pek bir kotuyum..:))) En sonunda yok dedim ben kendi kullandigima devam edeyim degistirmeye gerek yok.
Halbuki ne var degistirsen, yeni bir sey denesen ama yookk bir kere onu sevmisim ya degismez. Anca o beni birakip gidecek, marka onu piyasadan silecek ki ben de yeni birsey arayayim kendime. En basit fondoten olayindan ciktim yola ama benim hayatimda bu boyle.
Gider bulurum bir Odun’u ( Ki hic kacmaz benden karsima 100 tane adam diz bir tanesi Odun olsun gider bulurum) kendime sonra ondan vazgecmek anca gozumun gormedigi bir yere gitmesiyle mumkun. Bu goz gormeme olayi normalde de var.. Aslinda vazgecmemem gerekeni de gozum gormezse sans yok, o da biter.. Ne manyak bir kiz bu da yahu diyebilirsiniz, az biraz tuhaf bir tipim. Zaman zaman etrafimdakiler de bunu onaylar.. Tuhafliklarimla kabullendiler beni iste bazilari.. Kabullenmeyenler de cekip gitti zaten...
Off bilmiyorum az da olsa degisimlere acik olmaya karar verdim.. Bakalim bunu ne kadar uygulayabilirim..:)

26 Temmuz 2010 Pazartesi

Musteri her zaman Hakli degildir..




Bu sefer icimi dokmeye geldim.. Berbat bir cumartesi gunu gecirdim.. Ben haftasonlari gec saate kadar yatakta kalmayi cok severim ama annem de sabahin korunde kalkar sagolsun.. Dolayisiyla bu ara rahatsiz da oldugu icin benim yatak keyfim de son buldu.. Buna alistim artik.. Sabah erkenden kalkip kahvaltiyi yaptiktan sonra evde temizlige giristim.. Tam temizligin ortasindayim o nefret ettigim melodisi ile is telefonum caliyor.. Bizim isimizde haftalik olarak tasidigimiz bir cagri cihazi var 7/24 ulasilir olmamiz gerrekiyor ki herhangi bir musterinin sisteminde bir ariza olursa aninda mudahale edip sorunu cozebilelim.. Bu acayip bir stres yaratiyor cunku 24 saat her an calabilir ve acil sistem arizalari oldugu icin surekli stres demek.. Bu ara insanlar yaz tatiline de ciktigi icin nobet sirasi cok daha cabuk geliyor. Neyse saat 11 arandim. Tamam sisteme baglanayim bakalim ne yapabiliriz.. Sisteme bir girdim ki ne yapmislarsa toparlanmak imkansiz.
Bilgisayar sistemleriyle alakasi olanlar daha rahat anlarlar.. Telekom sirketlerine destek veriyorum ben.. Adamlarin tum database kayitlari gitmis hatta database tablolari bile ucmus.. Allahtan hizmet verdikleri hatlar o database uzerinde tutulmayan cinsten yoksa tam bir felaket musterilerin hicbiri telefonla konusamazdi..
Neyse adamlara ne yaptiniz da bu sistem bu hale geldi diyorum biz birsey yapmadik diyorlar ki problemin durduk yere olmasi mumkun degil..Neyse ne yaptiklarina zaten bakacagim ama bir yandan bagiriyorlar diger yandan beceremiyorsunuz mudurunuzde gelsin diyorlar bu arada Kanada daki diger takima ulasamiyoruz. Onlarin uzmanlik alani oldugu icin de biz su olacak diyemiyoruz. Ama tabii Kanada gelmeyince mecbur anlattik, bu arada sistemde adamlarin ne yaptiklari da belli oldu.. Gitmisler aslinda kullanilmamasi gereken dokumanlar ile bir ust yuke cikmaya calismislar tabi bu arada sistemi mahvetmisler...
Sistem duzelmez sifirdan yeni yukleme yapacaksiniz dedik.. Tabi bu arada 9 saatimiz mahvoldu, bir yandan musteriye bir yandan digerlerine dert anlatmaya calisiyoruz.. Ve adamlar yaptiklari hatayi kabul etmek bir yana soylemiyorlar bile..

Simdi bu gibi durumlarda "olen mi olduren mi suclu derler ya " o lafin dogruluguna inanirim.. Her isin cekilmez taraflari vardir.. Benim isin de boyle bir pis tarafi var. Insanlar hata yapabilir ama hatalar da bir sekilde duzeltilmek icindir. Bence onemli olan yapilan hatanin kabul edilmesidir. Cunku eger kabul etmez bir de hatanin yukunu baskasinin omuzlarina yuklemeye calisirsan ortalik cok daha fazla karisir ve sonucta icinden cikilamaz bir hale gelinebilir..

Bence hatalarimizin asil sebeplerini buldugumuzda cozum cok daha kolay bulunabilir, ayni bizim musterinin hatasini bize en basindan soylese 9 saat yerine yarim saatte ayni cozumu verebilecegimiz gibi...

19 Temmuz 2010 Pazartesi

Aptallik mi ki ASK???




Beğendiğiniz bedenlere hayalinizdeki ruhları koyup "Aşk" sanıyorsunuz!"
William Shakespeare


Ne kadar da dogru bir laf soylemis Shakespeare, kimse icin degilse bile benim icin oyle..
Hani derler ya hep “benim icin onemli olan once ruh guzelligi” diye… Tamam benim icin de ruh guzelligi onemli ama fiziksel olarak begenmedigim birinin de ruhu guzel mi diye bakmaya calismiyorum ki… Benim icin de ruh guzelligi onemli ama once dis gorunus geliyor.. Ne yapayim, yanlissa da yanlis.. Begenmedigim birini tanimayi da deneyemem…
Ama gecenlerde bu sozu gordugumde asil yanlisimin iste o begendigim bedenlere hayalimdeki ruhlari koyup “asik oluyorum galiba deyisim” oldugunu anladim..
Bedeni begendim tamam ama bu demek degil ki ruhunu da begendim. Iste ruh guzelligine bakip onay vermek bu noktada ortaya cikiyor bende ya da cikmali..
Oysa oyle mi birini begendim evet fiziksel cekim var bir araya geldik ya da gelemedik.. Iste mukemmel insan ve „ ama o oyle yapmaz ki, ama o oyle demez ki.“ gibi cumleler kurmaya basliyorum.. Ah be safim ne biliyorsun yapmayacagini, bazen kendi yaptiklarina bile anlam veremezken bir yabancinin neyi yapip neyi yapmayacagini nerden biliyorsun?? Ask mi bu?? Askin gozu kor etmesi mi, sadece gozu degil mantigi ve beyni de mi kor ediyor bu ask denen vazgecilmez ama yakalamasi da zor duygu?? Yoksa benim aptalligim mi?? Shakespeare benim gibiler icin mi soylemis bu sozu??

12 Temmuz 2010 Pazartesi

Pazartesi Sendromu..



Artik yagmurlu bir hafta yerine Temmuz ayini yasayabiliriz umarim..
Evet sabaha nasil basladim?? –aslinda hala baslayamadim- Pazartesi gunleri boyle bir bezginlik oluyor bende. Sanirim Pazartesi sendromu dedikleri boyle birsey.. Oglene kadar hic bir is yapmak istemiyorum. Isle ilgili mailleri okunmasi gerekenler ve digerleri seklinde ayirip sonraya birakiyorum..:)
Aslinda oyle Pazartesi sendromu Cuma nesesi cok inandigim seyler degil.. Ama soyle bir donup baktigimda isim koymasamda bunlarin hayatimda var oldugunu gormeye basladim..
Peki neler yapilabilir bu Pazartesi sabahi bezginliginden kurtulmak icin..

1) Sabah ilik bir dus -ben hep gece yatmadan once dus alirim kucuklukten aliskanlik.. Annem hemen banyoya ordan da yataga sokardi bizi hasta olmayalim diye.. Simdi de saclarimi kurutmuyorum diye kiziyor ya neyse..:)
2) Ise arabayla geliyorsam sehiricine girene kadar cami acip orman havasini almak – bu biraz bana ozel bi durum.- Otobusle geliyorsam en one oturup tum yolu izlemek..
3) Ise geldik.. Guzel bir kahvalti ve kesinlikle bahcede –bu yaz aylarinda yapilabilir-
4) Artik masaya oturma vakti…Eee nolcak simdi bi suru de mail gelmis napcaz.. Hemen eglenceli bir parca lazim – bu siralar Sila ve Alain Delon favorim bayiliyorum ve sandalyede oynuyorum resmen…
5) Kulaklik kulagimizda mailler beklesin biraz daha gelip birsey de soran yoksa e tabi ki foruma dalma vakti – hos bunun icin bir vakit yok, bilgisayarim aciksa ve internet baglantim varsa hep forumdayim..hehehh Onun icin forumu saymiyorum ben o vazgecilmez olmazsa olmazlardan.
6) Foruma da goz attik, tamamina bakmaya vakit yetmez o kadar da abartmayalim mesaideyiz di mi..:) Bi de azicik magazine baksam.. Ayse Ozyilmazel’i de okuduk.. Uzucu haberleri simdi okumayalim sonra okuruz..
7) Aaaa ogle yemegi saati gelmis nasi da gecti zaman..;) Hadi yemege gidelim..
8) Kahvemizi de ictik, artik mailleri erteleyemeyiz hadi okumaya baslayalim.. Bir de gerekli cevaplari yazalim..
9) Simdi de islere gomulme ve de sorunlarla basetme vakti...


Evettt ve saat 6 olmus.. Hadi hazirlanip cikalim artik.. Ve eve geldik hadi yemegi hazirlayalim, sofrayi toplayalim, bulasiklar makinaya, ee Tvde ne varmis.. Biraz da kitap mi okusam ki??
Aaa saat de kac olmus yarin yine is var yatalim artik... Saati kurmayi unuttum mu yine!!!

Iste bir Pazartesi gunu boyle geciyor bende.. Araya degisiklikler giriyor zaman zaman tabi ki ama genel olarak bu cercevede. Benim Pazartesi sendromum bu sekilde geciyor?? Sizler neler yapiyorsunuz??
Haftaya daha enerjik baslamanin kendinize gore yollari var mi??

5 Temmuz 2010 Pazartesi

Internet ve Alisveris Cilginligi




Bugunku konu beni baya bi fena duruma getirdi son zamanlarda. Hayatimin her alaninda oldugu gibi alisveris konusunda da her zaman kontrollu olmusumdur. Bunda burcumun da etkisi var sanirim. Bogalar hep kontrollu ve paraya duskundurler. Ama cok begendigi birseye de elinde avucunda ne varsa hepsini harcarlar. Onceleri oyle cok begendigim ve tum parama mal olacak seyler anca yilda bi kere ortaya cikardi.Hatta etrafim Cimri oldugumu da soyler –cok haksiz degillerdi!!-. Ama kontrolumu kaybettigimi Kredi karti limitim –ki banka bana bunu verdiginde manyak misiniz bu limite ben nasil geleyim gibi bir tepki vermistim- ile kullanilabilir limitim arasindaki daglar kadar farki gordugumde vardim. Durum cok vahim.. Hemen olaya el atmali. Once bu hale nasil geldigime bakalim..

1) Artik kendi isim ve dolayisiyla kendi param var. Parayi kimseye sormadan kimseyi dusunmeden harcayabilirim. Durum 1, hic giymeyecegim bir kiyafeti bile aa cok ucuzmus diyerek alma noktasina bu dusunceyle geldim.

2) Kredi kartinin asgari ucret kismini odeyip aynen alisverise devam etmek Boylece borc artmaya devam ederken bendeniz az bir miktarla sanki tum borcu kapattigimi zannederim.

3) Internet alisverisi Iste kontrolumu tamamen kaybetmemin asil nedeni budur.. Bir de sanal kart kullaniyorum ya sanki alisveris de sanal. Akilli insan, ne diye ucarsin. Senin bir suru borcun var, para biriktirmen lazim. Sanane internetteki su damacanasinin cok ucuz olmasindan!! Kesinlikle cok coookk dikkatli olmak lazim alisveris isinde ki bir de internet alisverisine sardiniz mi etrafa post-itler asin Alisveris Yapma yazanlardan..

Bu internet alisverisi olayinda son noktam ise Private Shopping siteleri.. Bunlar soyle calisiyor: Uye oluyorsunuz ve bu sitelerin gunluk ozel firsatlari oluyor. Bazen bir Yoga Merkezinde egitim indirimi, bazen bogazda bir balik restaurantinda indirim bazen de bir guzellik merkezinde indirim.. ama bu indirimler oyle %10-%20 degil.. %50-%60 bazen %80’i bulabiliyor. Tabi durum boyle olunca „hiii!! Fiyati gordun mu inanamiyorum kesin almali.. Yoga nasil birseymis merakimiz gider begenmezsekte” gibi cumlelerle birbirini gaza getiren arkadaslar toplu halde bu firsati kacirmadan alirlar.. Tabi bu firsatlar her gun ayni sekilde devam ettiginden sonuc kredi kartina bakip “Aman Tanrim!!, ben ne yapmisim” seklinde kendinize gelmeye calismanizdir..

Evet iste benim yasadiklarim bunlar. Su anda yaptigim kredi kartimi cuzdanimin en gorunmez kosesine saklamak ve sadece nakit alisveris.. Direk para verince kesinlikle daha az para harcaniyor. Psikolojik birsey sanirim..

Ama yine de haberlesme departmani –bizim sirkette kargolarin geldigi bolum- beni ne zaman arasa pek bir mutlu oluyorum.. Her zaman olmasa da arada bir arasalar fena olmaz yine de..:)))

28 Haziran 2010 Pazartesi

Sex and The City2 ve aklima getirdikleri..




Ne zamandir sinemaya gitmiyordum.. Eclipse(Tutulma) vizyona girsin diye beklerken arkadaslar gecen Cuma hadi Sex and The City2’ye gidelim dediler. Bu filmin ilkini de izlemedim diziyi de cok bilmem. Hadi gidelim dedik.. Ama beklenti yuksek degil yorumlardan pek guzel bir film olmadigini okumustum..

Not: Beklentiyi ne kadar dusuk tutarsaniz o kadar cok begenirsiniz. Bu herseyde boyle..:)

Palladium’a gittik, biletlerimizi aldik.. Baslamasini bekliyoruz.. Yine araya giriyorum Palladium sinema salonunu hic begenmedim. Bi kere koltuklarin arasi dar ayaklarinizi uzatamiyorsunuz ve benim gibi yayilmayi seviyorsaniz koltukta ayaklariniz dizlerinizden itibaren iki buklum oluyor ki benim boyum oyle 1.70 falan degil en fazla 1.65imdir heralde. Neyse filme gelelim.. En son lafi en bastan soyleyeyim ben cok begendim, cok da eglendim..:) Filmi anlatacak degilim merak eden arayip bulsun izlesin..heheh..

4 bayanin New York’taki hayatlarini anlatiyor. Yasadiklari cilginliklar, evlilik hayatlari, is hayatlari..vs vs..
Filmde evet iste budur dedigim nokta ise universitede „boyle olsa guzel olmaz mi“ dedigimiz evli ciftlerin kendilerine ait daireleri olmasi meselesi. Ciftin beraber oturdugu daireden bahsetmiyorum burda. Ayri ayri arada bir kacabilecekleri, kendi baslarina vakit gecirebilecekleri bir mekan. Carrie’nin kocasi da boyle bir fikir atiyor ortaya benimkinden biraz abarti ama sonucta ayni kapiya cikiyor. O her haftasonu ayri olalim diyor, yok artik daha neler yani.. Zaten calisan ciftlersiniz haftasonu da ayri evlerde olursan niye evlendin be adam..

Burada abartmislar ama fikir ozunde guzel bence. Evlenince de insan arada bir bekar hayatini yalniz oldugu zamanlari ozleyebilir heralde. Simdi bunlari soylemem biraz “sen ne anlarsin” kivaminda olabilir ama bana oyle geliyor. Arada bir (belki bir kac ayda bir haftasonu) tekrar bekarkenki hayatindan bir parca (ama yok oyle eve kiz atmalar, bara falan takilmalar ya da biryerlere gidip birileriyle flortlesmeler) yasamak kime ne zarar getirir ki.. Evinde otursun; bayan kiz arkadaslarini davet edip pijama partisi versin, erkek de kendi arkadaslarini yaninda ekler olmadan!! davet edip playstation partisi versin ya da tek baslarina oturup kumanda ve tv ikilisiyle takilsinlar.

Tekrar filme gelelim.. Bi kere Carrie’nin kiyafetlerine bayildim.. Hatunun gece gunduz giydigi hersey cok guzeldi.. Pileli mini etek uzerine giydigi(bakiniz yukaridaki foto) tunik cok iyi duruyordu kesinlikle deneyecegim. Bir de mavi gozlerine siyah bir goz makyaji yapti ki bir makyaj kursuna falan gidip makyaj yapmayi ogrenmem gerek. Ben de mavi gozlerime en azindan geceleri oyle makyaj yapabilmeyi istiyorum..:)

Carrie esinden ayri kiz arkadaslariyla tatile gitti ve de orada eski erkek arkadasiyla opustu. Kizlar ‚kocana anlatma duygu yoktu, bosver problem yaratma' dediler ama o aradi soyledi. Arada sir olmamali felsefesinde. Simdi bu noktada ne yapardim bilemiyorum cok da yorum yapamiyorum.. Yasamadan yorum yapilamayacak mevzulardan ki aman yasamak da nasip olmasin..:)

Evet boyle bir filmdi.. Film disinda bir suru birsey anlattim ama film bence gayet guzeldi.. Kesinlikle kizlar toplanip izlemeli..:) Hazir vizyondayken gidin gorun derim..:)

25 Haziran 2010 Cuma

Italya'ya gidiyorum.. Gittim.. Geldim..




Eveett.. Gittim geldim.. Italya’ yi da gezdim..Genel anlamda guzel bir geziydi.. Muhtesemdi diyemeyecegim ama guzelden de biraz fazla guzeldi.. O da nasil oluyor demeyin benim kafamda oluyor.. Gidilip gorulmesi gereken, sokaklarinda yurunmesi gereken bir ulke. Hayatiniz boyunca gidemezseniz de cok sey kacirirsiniz diyemem..
Bizim ulkemizde cok daha fazla guzellikler var..:)
Detaylara sehirleri tek tek ele aldigimda girecegim.. Bu yazida genel olarak bir haftayi, turumuzu ve yasadiklarimizi anlatacagim biraz..
Gelelim geziye karar verme zamanlarina ve gezinin genel bir yorumuna..:))..

Italya benim yurtdisinda gormeyi en cok istedigim ulke idi ozellikle de Venedik.. Ne kadar pis kokuyor derlerse desinler benim hep 'dunyada gormeyi en cok istedigim sehir' dendiginde ilk aklima gelen yer olmustur. Sonra biz sirketten arkadaslarla 'gidelim mi gidelim' diyerek karar verdik taa yilbasinda.. Mart ayinda planlamaya basladik 30 nisan olsun dedik. Benim izin olayim zora girince 19 Mayis mi olsun sonra o da olmadi 5 Haziran dedik. Iyi ki de oyle demisiz, araya annemin ve halamin hastaliklari girince en uygun tarih oldu benim icin. Hem zaten bu yil yaz gelemedi bir turlu.. Haziran 25 ve ben uzerimde hirka ile siddetli yagmurun yagisini dinleyip bir yandan da bunlari yaziyorum..
Toplamda 7 gece 8 gunluk bir tur icin Pronto Tur ile anlastik..Ve hemen daha once giden arkadaslardan yorumlar ve de nerelere gidelim ne yiyelim yorumlarini toparlamaya basladik.. Elimizde yine bir suru kagit, yapilacaklar listesi vesaire..

Ufak bir tavsiye: Daha once hic gitmediginiz bir yere giderken kesinlikle arastirma yapin ama elinizdeki listeye illa uyacagim diye de orada akliniza eseni yapmaktan vazgecmeyin.

Valizler hazirlandi ve aksam Pinar'in evinde toplandik. O 4.Levent'te oturdugundan havaalanina en yakin yerde toplandik. Gece yatalim yatmayalim derken yatmaya karar verdik. Ben telefonumu kurmadim bizim kizlar kurdular sonra Pinar ne olur ne olmaz sen de kur dedi. Allah'tan demis yoksa Italya maceramiz baslamadan bitecekti..:) Bizim hatunlarin telefonlari saati kurunca Cumartesi ve Pazar icin kapatmis alarmi, dolayisiyla bunlarin alarmlar aslinda kurulmamis. Ben ayni olayi daha onceden yasadigimdan ona gore kurmustum.. Saat 4 bucuk benimki caldi dedim yat 10 dakka sonra kalkarsin,04:45'de bi daha kalktim 5'de cikacagiz evden. Bizim hatunlar derin uykuda.. Isigi actim anca uyandilar hicbirinin telefonlar calmamis.. Neyse uyandilar hemen hazirlanip taksileri cagirdik ve doogru Ataturk Havalimani. Dis hatlarin tum kapilari acilmamis henuz.. Biz VIP kapisindan geciverdik.. :D Genen yilki Bodrum tatiline de deginmeden edemedik bu VIP olayi ile..:P
Tur rehberinden biletleri alip check-in'de yaptirdik.Ucagimiz kalkti ve Milano'ya yolculugumuz basladi.. Pasaportta filan oyle ona bakalim buna bakalim gibi birsey yoktu.Gayet rahat gectik. Milano'ya indik ve valiz bekleme zamani.. Kizlarin ucunun de valizleri pespese geldi ama benim minicik valizim yok ortalikta.. Tabi ki de en son benim valizim cikar baskasi mumkun mu??

3 ayri sehirden olusuyor turumuz, Napoli’yi de ayri bir sehir sayarsak 4 oluyor. Venedik, Floransa ve Roma.. Bizim turumuz Venedik’ten basliyor. Kizlar gezi sonrasi once Roma’dan baslamak gerektigini dusunuyor ama ben tur programindan memnunum. Oncelik Venedik olsun.. Sona kalsaydi o sokaklari ve kopruleri aman hepsi ayni deyip tek tek dolasmazdik..:) Roma’ya bayildigimi soyleyemem sonucta gorulecek yerlerini gordum. Floransa klasik bir Italyan sehri, Roma gordugunuz tarihi yerlerin disinda kalabalik bir sehirden cok da farkli degil. Venedik ve Floransa’dan sonra Roma’daki trafigi gorunce „nasi yaa“ dedim kendi kendime sanki o trafik ve kalabaligi birkac gunde unutmustum..:) Ahh sonra ayagimi burktum ben Floransa’da hala gecmedi, tamamen iyilesmesi 6 hafta surermis ama sismis ayagimla Roma’yi da gezmeyi ihmal etmedim kesinlikle.. Eee gitmisim taa oralara ayagimi burktum diye gezmemezlik yapilir mi? Biraz gec iyilesir ama olsun..
Iste genel bir bakis boyleydi. Ben tabi ki en cok Venedik’i sevdim. Gorulmesi gerekn farkli bir sehir, havasi, suyu, yollari..:)
Hii.. Su demisken eger su konusunda damak tadiniz varsa ve her suyu icemiyorsaniz Italya’da yandiniz.. Susuzlugunuzu gidermek icin kolaya sariliyorsunuz resmen. Dogal dedikleri suyun PH degeri 7.9’a kadar cikabiliyor ancak. Siseyi actiginizda ‚pisstt’ diye bir ses cikiyor. Ben ki kola fazla icmem orada hayatimda icmedigim kadar fazla kola ictim...:)

Sehir sehir anlatima da gececegim aklimda kalan tum detaylariyla..

3 Haziran 2010 Perşembe

Bir haftalik bir kacamak..




Bu kadar kafa karisikliginin uzerine bir haftalik bir kacamak yapmak gerek degil mi?
Cumartesi gidiyorum,biraz gezip tozup gelecegim.. Belki de gelemem kim bilir..
Baska bir ulke bu defaki rota.. Italya'ya gidiyorum.. Venedik(Yurtdisinda gormeyi en cok istedigim sehir), Roma ve Floransa'yi gezecegim.. Umarim guzel olur da bu zor gunlerden sonra biraz nefes alacak alan yaratir bana..
Bir suru plan var tabi, gezilecek gorulecek yerler, yenmesi gerekenler.. Tabi bu arada bir de valiz hazirlama telasi var ki cok fena daha hicbir sey hazirlamadim..
Bakalim nasil bir tatil olacak? Dondugumde orada olanlari da yazarim..

27 Mayıs 2010 Perşembe

Huzur mu o da ne ki??




Huzur mu o da neki?? Bu ara gercekten var mi huzur diye birsey dusunmekteyim.. Gecen bir arkadas yazmisti facebook da HUZUR diye o gunden beridir de hani nerde diye aramaktayim.. Zaten oyle temelli de gelmezmis hayatimiza ama 2010 basindan beri taradim bana kisacik sureli bile ugramamis..

Neden ki sanki?? Hep mi kotu biseyler olmak zorunda hic mi iyi ama gercekten iyi diyebilecegim seyler de olmuyor??

Kacip gideyim diyorum, kimseyi bilmedigim kimsenin beni bilmedigi bir yere.. Kimseler benden haber almasin.. Zaten cok da merak etmezler herkes kendi derdinde.. Bir sey yaparken karsisindakini de dusunmek diye birsey kalmamis..

Eve gidince yeteerrr diye bagirasim geliyor ama yapmiyorum tabi.. Hatali olani bildigim halde tepki vermiyormusum sen hatalisin demiyormusum.. Hatali olan herkesin yuzune soylesem kimbilir daha neler olur?? Kimse oturup da acaba bu da ne dusunuyor da boyle yapiyor demiyor karsisindaki icin.. Ya da kendi icinde o neler yasiyor demiyor.. Biktim artik gercekten cok yoruldum.. O cok huzurlu olan aile tablosu var ya hani kendi icinde cok zor gunler geciriyor.. Hastalik desen tam ortasinda, huzur desen aa o da ne ki kivamindayiz.. Kendi icimde yasadigim problemleri saymiyorum bile onlara ayiracak vaktim yok cunku..

Off kacip gideyim ben ya da yok olayim gitsin artik...

20 Mayıs 2010 Perşembe

Gercek dost..




Gercek dost kotu gunde belli olurmus ya hani gercekten de dogruymus..
Bugune kadar tabi ki iyi veya kotu gunlerim oldu ama bu kadar zor gunlerim olmamisti. Olaylar hep benimle ilgili olurdu ailemden biri ya da birilerinin hastaligi yuzunden uzulmezdim, zor gunler yasamazdim..
Oysa simdi hem annem hem de halam ayni hastaligin farkli yonleri ile savasiyorlar, gunler hem onlar icin hem de bizim icin zor geciyor..
Bu donemde dost kavramini da iyice anlamis oldum.. Hic ummadigim kisiler surekli arayip halimi hatrimi nasil oldugumu yardimci olup olamayacaklarini sorarken, en yakinim diye bildiklerim sadece bir "Gecmis olsun" ile yetindiler...Anlamaya basladigim seyler yuzume daha iyi vuruldu.. Demek ki bunca yil dostum demekle hata etmisim.. Aslinda bana cok da deger vermiyorlarmis.. Her zaman fazla deger veren oldugumu biliyordum ama bu kadarini da beklememistim..Yalniz oldugunu bilmek de ayri bir olaymis..
Dost bildiklerime bunu bana gec de olsa anlattiklari icin tesekkur ediyorum.......

5 Mayıs 2010 Çarşamba

Saka gibi resmen..




Saka gibi artik canim hicbirsey yapmak kimseyle gorusmek istemiyor.. Neden en son kanser haberinin uzerine bu defa annemden geldi haber.. O da kanser olmus.. Grip sanki bulasici olsa bu kadar olur..
Annem de ameliyat oldu, halamdan sonra.. Neye ne kadar uzulecegimi sasirdim artik gozyasi kalmadi zaten.. Haa bir de ustune arabama carpti gerizekalinin teki..
Hersey beni mi buluyor ben mi kotu sansi cagiriyorum bilemiyorum..
Havalarla beraber hersey duzelir diye bekliyordum ya bir umut, artik duzeliyor sanki.. Hayatimda oylece duzelsin diye bekliyorum bende..

Bugun de hidirellez hastaliktan anca kurtulmaya calistigim icin senlige gidemiyorum ama gul agaci dibine bu yilin dileklerini ekecegim tabi ki.. Nolur nolmaz ben yapayim da tutarsa tutar tutmazsa zaten batil inanc der gecerim..:)

Yeni bir sene.. Bu yil henuz bir 5 Mayis laneti yasamadim aman seytan kulagina kursun..
Ne dilesem acaba??

Haa bir de 5 Haziranda Italya ya gidiyorum ben arkadaslarimla.. Buraya da eklerim fotolari izlenimlerimi falan filan..

Neyse yazarim ben yine aklima geldikce simdilik bu kadar..:)

16 Mart 2010 Salı

Karanliklar cogaldi..




Nasil bir donemdeyim? Neler oluyor yine karman corman hersey..
Tam sanirim hayatimda guzel seyler oluyor, bak hersey yoluna girdi mutluyum diyebilecegim gunlerden birkac tane yasamistim ki.. Geldi kotu haber.. Kanser yine etrafimizda, yine yakinimizda..
Bugun ameliyat var.. Hatta su siralar ameliyatta.. sonucun iyi cikmasi tum dilegimiz.. Yayilmamis tedaviye cevap verebilecek bir durumda olmasi..
Yani yine hersey cok guzel diyemiyorum.. Hatta sonuclar belli olana kadar hicbir seyin tadi kalmadi..
Ben mi kendime yaratiyorum mutsuzluklari diyorum ama bunlar da oldukca ortada kendimi iyi hissedecek birseyler bulamiyorum ki..
Tek istedigim herseyin iyi olmasi...

18 Şubat 2010 Perşembe

Eglenceli ve gerekli bir kurs duyurusu




Kursa katilim ucretsizdir. Sadece isimlerinizi yazdirmaniz yeterli.


Erkekler icin kurs
Son katilma tarihi : 30 Subat 2010
Yer: Saglik Servisi


Onemli not:
kurslarin içeriği son derece karmaşik ve zor olduğu içinher birine en fazla 8 kişi kabul edilebilecektir.


***************************


Konu 1: Buz kalibina nasil su doldurulur?
-adim adim slaytla aciklama

Konu 2: Tuvalet kagidi rulosu: takildigi yerde kendini yeniler mi?
-yuvarlak masa tartismasi

Konu 3 : Kirli sepetiyle yerdeki hali/doseme arasindaki temel farklar.
-resimler ve grafiklerle aciklama.

Konu 4 : Tabak-canak yemekten sonra kendi kendine lavaboya veya bulasik makinesine ucarak gidebilir mi?
-videoyla aciklama.

Konu 5 : Kimlik kaybi: uzaktan kumandayi bir parcaniz olmaktan kurtarmak.
-destek hatti ve yardimlasma

Konu 6 : Aranan şeyleri bulmayi öğrenmek, höykürerek evin altini üstüne getirmek yerine doğru yere bakarak başlamayi öğrenmek.
-acik forum

Konu 7 : Hanima çiçek getirmek sağliğiniza zararli değildir.
-grafikler ve ses kaydiyla açiklama

Konu 8 : Normal insanlar kaybolunca yolu sorar.
-gerçek yasam itiraflari

Konu 9 : Hatun park etmeye çalişirken sessizce oturmak genetik acidan imkansiz mi?
-araba kullanma simülasyonu

Konu 10 : Hayat dersleri: anne ve eş arasindaki temel farklar.
-sinifta canlandirma

Konu 11 : Nasil ideal bir alişveriş arkadaşi olunur?
-gevşeme egzersizleri, meditasyon ve nefes alma teknikleri

Konu 12 : Bunamayla nasil savaşilir: doğum günleri, yildönümleri, diğer önemli günler, unutunca nasil özür dilenir?
-beyin şoku ve gerekirse operasyon

11 Şubat 2010 Perşembe

Bittigim sarkilar-2...




Ve iste Yonca Lodi.. Ilk cikisindan beri farkli bir ses rengi ve yorumuyla hep dikkatimi cekmistir zaten.. Canli performansi da super.. Eski sarkilarini dinlemek ayri bir keyifti ama bu yilin basinda tek tek dinleyicisine sundugu iki parcasi var ki tam 12 den vuruyor hedefi en azindan beni..:)
Ilki Emanet..

Sen benim içimdeki büyük yangınların adı,
Ben senin gecendeki mavi yada günündeki sarı..
Sen benim şehrimdeki bütün sokakların adı,
Ben senin yüzündeki çizgi yada dünündeki anı..

Hadi kalk gel bul bi bahane
Birazcık heves,biraz cesaret..
İlk günkü gibi duruyor hala,
Kalbin ömürlük bende emanet....

Seslenis var karsidakine her turlu bahaneye razi olarak cagiriyor. Tek istedigi beklediginin yanina gelmesi, kalbini omurluk emanet almis..:)

Ben daha bu sarkinin etkisindeyken gun icinde cevirip cevirip dinlerken ikinci sarkiyi da cikardi ortaya: Haksizlik Degil mi?
Haksizliklarin ortasinda kalmisken bu sarkinin da gelmesi yine cok yerinde bir hareket oldu. Sarki karsiliksiz kalmis asklarin yakarisi gibi..:) Offf offf... Ne guzel de yazmis sozlerini yazan.. Kesinlikle asik ya da eski de yasamis bir karsiliksiz aski. Deger bilmez birine kapilip gitmis.. Ne tam olarak kendini anlatabilmis ne de karsisindaki onu anlamis..Gozlerinden anlasin istemis ne cok sevdigini ama olmamis iste..

Sana bakışlarımdan sevdiğimi anlaman mümkün değil mi?
Seni böyle uzaktan ellerini tutmadan sevmem imkansız mı?
Gözümün önündeyken sana dokunamamak haksızlık değil mi?
Senin için akan bu gözyaşlarını anlayamaman
Günah değil mi? Yazık değil mi? Haksızlık değil mi?

Böyle aşk olmaz ki duyuyormusun
Rüyanda gördükçe özlüyor musun?
Seni ne çok sevdiğimi
Gözlerimde görmüyor musun
Ahhh Ahhhhhh…
Seni ne çok sevdiğimi
Gözlerinle görmüyor musun?

Fallara inanıp sana kavuşamadan kaybetmekten korkmak
Gözlerine bakıpta seninim diye haykıramamak
Senin için akan bu son gözyaşımı silmen imkansız mı?
Ömürümün baharında beni böyle çaresiz, beni böyle kimsesiz…
Günah değil mi? Yazık değil mi? Haksızlık değil mi?

Böyle aşk olmaz ki duyuyormusun
Rüyanda gördükçe özlüyor musun?
Seni ne çok sevdiğimi
Gözlerimde görmüyor musun
Ahhh Ahhhhhh…
Seni ne çok sevdiğimi
Gözlerinle görmüyor musun?

Bugunun sarkisi da bu.. gun icinde kac defa daha basa sarip dinlerim bilemiyorum.. ama Yonca Lodi yeni parcayi da ortaya cikarana kadar sanirim bu olacak kulakligimdan duyulan sarki..:)

Bittigim sarkilar-1...:)




Bu yilin sarki ve sarkicilari yine benim klasiklerimden.. Tek fark ikisi de ayni donemde album yapti.. Bu da benim icin super oldu. Bir tanesi tam album yapmis sayilmaz aslinda tek tek gonderiyor parcalarini ve ben albumun tamamini dinleyebilmeyi sabirsizlikla bekliyorum..

Candan Ercetin- Kirik Kalpler Duraginda..
Bazi albumler vardir icinden 2 en fazla 3 parcayi surekli dinleyebilirsiniz, diger parcalarda ileri sarma dugmesine basiverirsiniz hemen. Genellikle de 2 sarki icin album mu alacagim deyip mp3 olarak o iki sarkiyi indiririz.
Ama Candan Ercetin'in bu yeni albumunu eskiler gibi hic sıkılmadan dinleyebiliyorsunuz.
Her bir sarki sizi alip biraz eskilere biraz gelecege biraz da hayallere dogru surukleyiveriyor..

"Kimini yakıp geçen aşklar incitmiş
Kimini yanlış kararlar yıkıp geçmiş
Kimine yakın dostu ihanet etmiş
Kimi hayatın sillesini yemiş" diyerek eskilerden kalbimizin ucunda kalmis kirikliklari anlatiyor.. Bir yandan beni oldurmeden Git diyor diger yandan Kader'e siginip Unutama Beni diye sesleniyor. Vallahi senin bu gidis gelislerin beni oldurecek ile devam edip gidersen de arkandan kal diye Yalvaramam diyor.Cunku Gozler neler gormus neler.. Hemen ardindan bi Turku tutturup Vay Halime diyor..Sonra Unutursun diyor isyan da etsen yok olmaz da desen Unutursun.. Hemen ardindan Bahar geliyor, yeni aski beraberinde getirerek.. Hayati sorguluyor pesinden dogrular yollar var da dogru Kimin Dogrusu ona bakiveriyor.. Belki kirdim seni uzdum Ozur Dilerim ile herseyimsin sen benim diyor arada bir senin cehennemin olabiliyorum kabul ama bak hayat geciyor ask gurur dinlemiyor diye ekliyor.
Soyleyemediklerim var Nedense sustum deyip Ben Kimim e geliyor sira..en sona da Ninni'yi eklemis ve bir muzik soleninin icine atmis dinleyenlerini..
Guzel bir konserde bu sarkilarin tamamini canli canli dinlemek sart bence..

8 Şubat 2010 Pazartesi

Bilmem yine..




Yine cok karisik hersey ya da herseyi bu kadar karisik goren benim..
Oysa herseyin duzenli olmasindan yanayim ya ben hani ondan da blogum da 'yok onu yazmayayim, formata uymaz' diyorum ya.. Iste vazgectim ondan da..
Madem hayat bu kadar karisik benim blog da istedigi kadar karisabilir.. Arada bir yazdigim mini hikayeler, arada bir oyle canimin istedikleri arada bir beni bunaltan meseleler arada bir de gunluk gibi icimi doktugum yazilar olsun ne var sanki, kim karisir bana..:)

Bugun biraz gunluk ve icimi dokme gibi olacak.. Haftasonunda neler yaptim neler oldu guzel miydi degil miydi??

Haftasonunda Kartalkaya ya kayak yapmaya gittik.. Kesinlikle gunubirlik gidilmemesi gereken bir tur.. Bugun 3. gun ve benim agrilarim felaket durumda..:)
Tur sirketimiz biraz daha tecrubeli ve duzenli olsaydi cok daha guzel bir gezi olabilirdi ama hayatimin en berbat tur sirketi ile karsi karsiyaydim.
Herseye ragmen Kartalkaya da cok eglendim..:)
Ilk defa kayaga giden biri olarak gunun ortalarina dogru dususun nasil olmasi gerektigini ogrendim mesela..:P Baby pistten baska bir yere gecemedim, nasil durulmasi gerektigini bir turlu beceremedim..
Arabanin yokusta kaydirilmamasi gibi bir durum, belli bir hareket var biliyorum. Her seferinde ayni seyi yapiyorum ama sansima o an duruyorum ya da duramiyorum..heheh

Bolu'dan sonra yaklasik 1 bucuk saatlik bir tirmanis basliyor. Done done tepelere cikiyorsunuz. Beni cok yuksek yerler biraz carptigindan bas agrisi yapti. bir de kesinlikle kar gozlugu gerekiyor. Her yer bembeyaz oldugundan disaridayken farketmeseniz de aksam oldugunda bu da bas agrisina neden olabiliyor.

2 yasinda yeni yurumeye baslamis cocuklarin ayaklarindaki kayaklarla gayet dengeli bir sekilde kaydigini gormek de ayri bir eglence tabi.. 25 inde ilk defa ayagina kayak takmis biri olarak uzman pistlerde kayanlara feci bir ic cekisle baktim cunku kayabildigim anlarda o hizi hissetmek cok guzeldi.
Bir de daha iyi oldugumu varsayip uzman pistlerde kayabildigimi dusunursek o duyguyu hissedebilmek super olurdu.

Eger bir kes daha gidersem kesinlikle gunubirlik olmayacak ve bir de hoca tutmak gerekiyor ki az da olsa kayabilmeyi ogreneyim..

15 Ocak 2010 Cuma

Sendin hep sen..




Sendin.. Hep sen.. Yine sen.. Hayata gulumseten de, yuzumdeki o gulumsemeyi solduran da. Geldigin gibi gittin hayatimdan. bir o kadar ani ve bir o kadar degistirerek, alt ust ederek tum hayatimi... Benimle derdin neydi ki senin? Geldin, tum hayatim degisti, tum oncelik listem seninle sekillendi. Simdi gittin artik bir oncelik listem bile yok. tum hayatim oldun benimleyken ama simdi yoksun. Ne yaptigimi, nasil yasadigimi hatirlamiyorum senden once.. Sen olmadan nefes almak bile sadece bir ihtiyac,sadece bir zorunluluk. Oysa ben degil miydim artik hayat felsefem hayatimin merkezi yalnizca ben olmak diyen. Peki simdi ne oldu? gittin, geriye ne kaldi.. Yikik dokuk bir ben..

Kar taneleri..




Sabah telefonun o sinirlerimi bozan sesiyle kalktım sıcacık yatağımdan. Oysa en sevdiğim şarkıydı bu melodi bir zamanlar. Sevdiğim bir melodiyi duyarsam uykumun bitişine bu kadar üzülmem diyordum ama sonuç uykumu bitiren bu şarkıyı duyunca artık aynı şeyleri hissetmeyişim oldu. Zamanın aceleciliği ve servise yetişebilme derdiyle alelacele üzerimi değişip bir mini kahvaltı ile evden çıktım. Merdivenleri hızla indim çünkü yine geç kalacaktım, belki de acele etmeye alışmıştım artık ondandı hızlı adımlarım. Apartman kapısını açmamla ise bir an donup kaldım. Yüzüme bir gülümseme, içime anında bir mutluluk geldi. Gökten beyaz minik pamuklar düşüyordu yeryüzüne. Uzun zamandır beklediğim, görmeyi istediğim minik beyaz kar taneleri. Yüzümdeki gülümsemeyle sokağa çıktım aynı anda benimle aynı duyguları yaşayan karşı komşumuz da sokağa çıkmıştı. Benimkine karşılık onun yüzündeki gülümseme eşliğinde ‘Günaydın’ dedik birbirimize diğer günlere nazaran daha sıcak bir şekilde.

Hergün taktığım kulaklıkları bugün takmadım. Etrafa daha dikkatli bakıp tüm sesleri duymak istedim. Hergün üşüyorum diyerek şikayet ettiğim havanın soğuğunu bugün hissetmek istedim bedenimde ve yüzümdeki gülümseme gözlerime de yansımış olacak ki yanından geçtiğim, göz göze geldiğim herkesten de aynı şekilde cevap aldım. Belki ‘bu kız deli galiba sabah sabah kendi kendine gülüyor’ dediler, belki de ilk defa kar gördüğümü sandılar. İstediklerini düşünsünler, benim için önemli olan hissettiğim mutluluk ve onlarında her sabah ki asık suratlarının aksine yüzlerinde gördüğüm gülümseme idi.

Servisi bekleme yerime geldiğimde hala servisi kaçırmamıştım hem de hiç acele etmemiştim. Gayet yavaş adımlarla etrafımın farkında olarak gelmiştim. Demek ki aceleye gerek olmadan anın tadına vararak da yetişebiliyormuşum hayatın akışına. Aynı zamanda hayatın güzelliklerini de kaçırmıyormuşum.

Hem benim yüzüme hem de diğerlerinin yüzüne bu gülümsemeyi yerleştiren ise minik beyaz kar taneleriydi, şu an camdan yeryüzüne düşüşlerini hala görebildiğim…

Gul ile bulbul




Güller ve dikenleri, siyah ve beyaz, her iyinin içinde bir kötü her kötünün içinde bir iyi vardır…

Güller ve dikenleri… Hayatı en güzel anlatabilen birliktelik belki de. Güle ne kadar hayran olunur, güzelliğinden varlığından vazgeçilemezse dikenlerinden de o kadar nefret edilir. Hayat da böyle değil mi? Karşılaştığımız tüm zorluklara, yaşadığımız tüm yenilgilere rağmen vazgeçemiyoruz.

Gül ve diken… Belki de gülü bu kadar sevmenin ona hayran olmanın sebebi de dikenleridir. Ulaşılamaz olan, elde etmesi zor olan daha değerli olmaz mı? Dikenler de güle ulaşmayı engellemiyor mu? Bir güle kolayca ulaşamazsınız, dikkatli olmanız gerekir her zaman. Ona dokunabilmek için itina ile yaklaşmalısınız. Böylece dikenler de size zarar vermez, sizin dikkatli tavrınızla güle zarar vermediğiniz gibi…

Ona zarar vermemek için ondan uzak mı durmalıyız peki, bülbülün yaptığı gibi. Bülbül değil mi güle askını haykıran şarkılarla, dillere destan olan. Ama hep uzağında durmuş gülün, şarkılarla anlatmış aşkını tüm dünyaya, güle yaklaşmadan. Gül de bülbül de mutlu olmuş mu bilinmez ama kavuşamamışlar. Bülbül hiç mi denememiş peki güle yaklaşmayı?? Denemiş sonunda canına tak etmiş, ama bunu öyle bir hırsla öyle dikkatsiz yapmış ki gülü koruyan dikenlerden ileri gidememiş. Dikenler gülün de hayran olduğu büyük aşkı bülbüle izin vermemiş, kalbine saplanmış ve kavuşamadan büyük aşkına kapamış gözlerini bülbül. Bülbüle aşık gül de mutlu olamamış, güle baktıkça gülen gözlerini sonsuza kadar kapatan bülbül de…

02.05.2007

Kabul...




Bak geldim yine.. Bir daha asla dedigimi yaptim..Sensiz geldim.. Dayanamadim napayim.. ama kimselere soylemedim buraya gelecegimi. Soylesem hayatta gondermezlerdi.. Cok sessiz ayni ilk geldigimizde oldugu gibi....

-Deniz yagmur gittikce daha cok yagiyor gel suralarda bir yerlerde bi otel bulalim
-Olur mu ya tam bir aydir bunun planini yapiyorum ben
-Hayatim sonra gideriz bak bu yagmurda devam etmeyelim
-Bisey olmaz guzelim hem arabamizin icindeyiz
-Olsun ben korkuyorum. Hem neden illa oraya gitmek zorundayiz.. Amac bizim beraber olmamiz degil miydi?
-Tamam kizma prenses. Yanimda sen olduktan sonra nerde oldugumun tabi ki bi onemi yok. Yalniz olalim yeter..
-Cok kotusun..
-Biliyorum.. Bak ileride kucuk bi otel var isiklari da yaniyor oraya gidelim..

Ilk soyledigimde nasilda bozulmustun planin gerceklesmeyecek diye. Ama gercekten korkmustum o yagmurdan. Zaten sonra daha da arttirdi siddetini ayni bugunku gibi. Kapida bizi karsilayan yasli teyze hala burada biliyor musun.. Beni de tanidi gorunce..


-Hosgeldin guzel kizim ne o yalniz gelmissin bu sefer.. dediginde gozlerime biriken yaslari gorunce pisman oldu soylediklerine. Biraz kendimi toparlayip..
-Yok dedim o.. o gelemedi bu defa.. Ins bi dahakine..

Ben aslinda hayata bu kadar umutla bakan biri degildim. Herseyin en kotusunu en basta dusunurdum ama simdi herkesin inandigina ben bir turlu inanamiyorum. Hicbir haber alinamiyor deyip nerdeyse senin artik bu dunyada olmadigini kabul edecekler.. Hatta ettiler bile. Ondan kactim ya buraya da. Bana ‘kizim kabullen artik’ dediler. Inanabiliyor musun? Sen gelmeyecekmissin.. Kucuk bir cocuga laf anlatmaya calisiyorlar sanki. Ben de inanacagim sanki.. Inanmadim tabi ki.. Cikip geleceksin sen..Biliyorum..

Yasli teyze ayni odayi verdi bana. ‘Gec kizim sizin oda bos yine' dedi. Ben iceri girdim. Tam cikarken bana donup ‘Belki delikanli da gelir cok aramasin seni sizin odanizda bulsun’ deyip goz kirpti. O an sanki sen gelmissin gibi havalara uctum, benden baska biri daha vardi iste gelecegine inanan. Tamamdir geleceksin.

Annemleri aradim 'ben bi kac gun kafami dinlemek istiyorum nolur beni aramayin ben iyiyim' dedim. 'Yok kizim olur mu nerdesin biz de gelelim' bir suru sey soylediler ama yok kimseyi cekecek durumda degilim. Bizim yerimizde biraz dinlenmeye ihtiyacim var.

Otel bos sayilir.Hava da yagmur sonrasi gunes acmis etrafta toprak kokusu. Her yer yemyesil Goksu’nun kiyisinda. Sabah cikip teyzeyle kahvalti yaptim neler hazirlamis. Ben fazla birsey yemeyince ‘Sonra seninki seni almaktan vazgecer’ dedi egleniyor sanki benimle yuzundeki o muzip isiltilari biliyorum ben ayni seninkiler gibi. Onun eglencesine ortak oluyorum..

-Gercekten mi
-Ole valla. Vazgecer almaz seni
-Aman almazsa almasin cok da umrumda diyorum..
-Tabi tabi.. dilin oyle diyor da kalbin simdiden kiskancliktan paramparca..
-Yok oyle birsey beni begenen boyle begensin
-Gelince sana nolmus boyle desin de gorurum ben seni..

Bir an sessizlik oluyor. Gozlerim doluyor yine.Umutlarim mi tukeniyor ne? Birilerinin daha bana inanmasina, bana gelecegini soylemesine o kadar ihtiyacim var ki. Bir haftadir kendimi tutuyorum ama sanirim benim de dayanma sinirim bu..

-Gelicek di mi?? Diyorum ve gidip Teyze’ye sarilarak aglamaya basliyorum.
-Gelicek yavrum sen merak etme.. diyor sanki herseyi biliyormus gibi hicbirsey sormuyor bana. Sadece kollariyla sariyor beni sakinlesmemi beklerken. Orada ne kadar agladim bilmiyorum. Kafami kaldirdigimda..

-Hadi bakalim sulugoz hanim. Simdi dogru odana soyle bir kendine gel, dinlen. Zaten aksama yine yagmur gelecek gibi..
-Hihi.. diyorum itirazsiz odama gidiyorum. Dusumu alip kendimi yataga birakiyorum. Uyandigimda sanki hersey daha bir guzel. Tum yorgunlugum gitmis icimde yeni umut kirintilari. Kapali telefonuma bakiyorum 'amaann acmayacagim iste' diyorum. Simdi bir suru arayan nerdesin diyen hic gerek yok ugrasamam. Sen biliyorsun nasilsa nerde oldugumu. Hele bir aklina gelmesin burda oldugum gerisini sen dusun..

Yagmur baslamis bile citir citir catiya vuruyor. Perdeyi actim sonuna kadar. Goksu hizlanmis demek ki ben uyurken fazla yagdi yagmur ama simdi tam kivaminda. Dalip gidiyorum sonra kapinin tiklamasiyla kendime geliyorum. Teyze geldi galiba yine bana yemek yedirmeye calisacak. Ama bu yagmur sefasi da bolunmez ki…

-Teyzecim gercekten bisey yemek iste..

Ruyamda miyim hala.. Yoksa gercek misin?? Geldin mi yani..

-Deniz… diyorum sanki yuksek sesle soylesem hayal olacaksin gibi kisik cikiyor sesim
-Evet guzelim.. diyorsun gayet rahat sanki bakkala ekmek almaya gittinde geri geliyorsun
-Geldin..
-Ne o gelmese miydim… Allahim hep bu kadar rahat miydin sen..
-Ama.. beynim uyustu sanki kelimeler anca tek tek dokuluyo dudaklarimdan..
-Ooo sen beni beklemiyor mussun bosuna gelmisim bi iceri bile almiyorsun..deyip arkani donuyorsun..

Kosup sariliyorum bi daha asla birakmamacasina…Senden karsiligini aldigimda, ellerini saclarimda hissetigimde anliyorum artik gercekligini.. Gozlerimden akan yaslara engel olmaiyorum.. Kendimi cekiyorum senden.. Gozlerin hala ayni yine benle eglenirkenki piriltilar..Omzuna ufak bi yumruk atiyorum

-Allah’in cezasi nerdeydin sen. Niye bu kadar beklettin beni..
-Geldim ya iste guzelim.. deyip sariliyor bana yine..
-Denizz.. Bi ara.. bi ara tum umutlarim tukeniyordu sanki..
-Sssss.. tamam gecti artik bak burdayim.

Sonra odamiza geciyoruz. Belli dinlenmeye ihtiyaci var.. Benim de ona..Birlikte huzurlu bir uykuya birakiyoruz kendimizi gunler sonra..Uyandigimda beni izlerken buluyorum..

-Ne zaman uyandin
-Cok olmadi..Ne zaman geldin sen buraya..
-Cok olmadi…
-Hani bensiz gelmeyecektin buraya..
-Seni beklemeye geldim.. diyorum sanki suc islemisim de karsimda babam beni azarliyor gibi kaciriyorum gozlerimi..
-Tamam tamam bu kadar sessiz sedasiz durma ben o cadi sevgilimi ozledim..
-Ya cok kotusun sen Deniz yaaaa.. Her seferinde bunu yapmaya bayiliyor beni kizdirmak onun icin eglenceli bir oyun gibi bikmadan yillarca oynayabilecegi.. Bikmasin da zaten beni kizdirmaktan benimle ugrasmaktan bir omur bikmasin..

Sonra beraber disari cikiyoruz. Teyze yine sofra hazirlamis bu kadin gercekten bana yemek yedirmeyi kendine gorev biliyor.

-Hosgeldin delikanli..diyor Deniz’e sonra bana donup.. Gelmis seninki..
-Hih..diyorum Deniz’e bakarak.. Geldi..
-Iyi Allah ayri dusurmasin bir daha
-Aminn.. diyoruz ikimiz ayni anda..
-Eee ayakta mi duracaksiniz orda hadi yemege..

Deniz masaya yoneliyor.. Benim canim pek bise istemiyor

-Ben pek ac degilm aslinda.
-Aaaa olur mu oyle sey..Kiz ben sana ne dedim?

Deniz merakla bakiyor.. Benden ses cikmayinca anliyor yine benimle ugrasacak birsey buldugunu bu defa Teyze’ye donup..

-Ne demistin Teyzecim.. diyor ikisinin de gozlerinde ayni piriltilar.
-Sen boyle birsey yemezsen seninki seni almaktan vazgecer dedim.. Yalan mi demisim..
-Bana donup.. Dogru demissin peki o ne dedi..
-Once korktu sonra da almazsa almasin dedi..
-Hmm.. Demek oyle dedi..
-Valla ole dedi beni begenen boyle begensin dedi.
-Demek oyle hanimefendi..
-Evet oyle ne o begenemedin mi..
-Begenmez miyim hic begendim..Ama Teyze de hakli simdi sonra vazgecerim filan evde kalirsin..
-Hiii.. sunun soyledigine bak.. Hem sen beni alacak misin ki? Ya da ben bunu kabul edecek miyim ne biliyosun??.. deyip masadan kalkiyorum.. biliyorum simdi pesimden gelecek once o saskin halinden kurtulmasi lazim..

-Off Teyze benim bu cadiyla cok isim var cook..Duydun mu bana varmayacakmis..
-Duydum duydum da senin bu cadi yalan soylemeyi pek beceremiyor..
-Arkamdan konusmayin duydum hepsini.. deyip iskelenin sonuna gidiyorum Deniz arkamda oylece bakiyoruz Goksu’ya..Sonra kollarinin arasina aliyor beni..

-Yalan soylemeyi gercekten hic beceremiyorsun..
-…
-Simdi seni senden istesem, bana varmayacak misin yani??.. sesi yine benimle eglendigini ele veriyor..
-Bilmem dusunmem lazim..diyorum yalandan.. Sen beni almaktan vazgecer misin??
-Asla..
-Tamam o zaman..
-Ne tamam o zaman..

Denize donuyorum gozlerine bakip..

-Kabul…..

Gitmek mi.. Kalmak mi...




Gitmek mi zor kalmak mi..

Herkes birseyler soyluyor ya hatta sarkilarda bile var.. bir tanesinde ‘kalandir terk eden aslinda’ diyor digerinde ‘terkettin boynu bukuk kaldim buralarda’..

Eee hangisi simdi zor olan.. Zor olan hangisi bilmiyorum..Bir turlu karar veremedim.. Giden de oldum kalan da.. Ikisi de zordu.. Once giden oldum keske o gitseydi dedim..O gitseydi de arkasindan 'beni birakti gitti' diye kizabilseydim, ondan nefret etmek cok daha kolay olurdu o zaman. Ayrilik bu kadar canimi yakmazdi. Her ayrilik can acitir ama sanki giden o olsaydi ben ona kizmakla da vakit gecirirdim..
Sonra kalan oldum, niye ben gitmedim dedim..
Bir turlu hangisi zor ya da hangisi olmaliydi bulamadim.. Belki de olmasi gereken oluyor zaten, sen ister kalan ol istersen giden..

Önceleri sessizdir ayrılanlar
Mutluluğu başka yerde ararlar
Oysa geçen günlere yakınırlar
Ayrılık bu çeken anlar ...